Gerçek bir Akdenizli; Akdeniz Foku
27.12.2022 18:27
5 dakika
Akdeniz’i yansıtan en özgün canlı nedir diye sorsalar ilkin Akdeniz foku derdim. Evet, bazı canlılar vardır birer semboldür. Akdeniz foku içinde bulunduğumuz 21. yüzyılda tam da böyle bir canlı; hem ekolojik anlamda gösterge bir tür, hem korumada korumacılar açısından ideal bir bayrak tür, ve de kültürel anlamda öz be öz Akdenizli
Yazı: Cem Orkun Kıraç SAD-AFAG
Fotoğraflar: C.O. Kıraç, Y. Savaş, F. Tunalı


Akdeniz’i yansıtan en özgün canlı nedir diye sorsalar ilkin Akdeniz foku derdim. Evet, bazı canlılar vardır birer semboldür. Akdeniz foku içinde bulunduğumuz 21. yüzyılda tam da böyle bir canlı; hem ekolojik anlamda gösterge bir tür, hem korumada korumacılar açısından ideal bir bayrak tür, ve de kültürel anlamda öz be öz Akdenizli.


Akdeniz foku 20. yüzyılın başlarında tüm Akdeniz kıyıları ile doğu Atlantik’te Portekiz’den Batı Afrika sahillerine Senegal’e kadar uzanan kıyılarda binlerce üyeden oluşan koloniler halinde yaşardı. Ancak, bu nadir deniz memelisi 20. yüzyılın ilk yarısında avlanma ve kasıtlı öldürme, ikinci yarısında ise ağırlıklı olarak yaşam alanları olan doğal kıyıların kaybı ve aşırı insan baskısı nedeniyle yok olmanın eşiğine kadar geldi.


Akdeniz foku ya da Akdeniz keşiş foku (Monachus monachus), Yüzgeçayaklılar (Pinnipedia) alt takımının gerçek foklar familyasının keşiş fokları yani Monachus cinsinden bir deniz memelisi. Yüzgeçayaklılar altında yer alan 34 türden biri olan Karaib keşiş foklarının (Monachus tropicalis) nesli 1952’de tükendi. Günümüzde yeryüzünde kalan 33 türden biri olan Akdeniz foklarının yaşamlarını sürdürebilmeleri ise bu misyonu üstlenen bazı doğa koruma kuruluşları ve az sayıda akademik kuruluşun çabalarına bağlı. Elbette bu kurumlara verilecek her anlamda toplumsal destek de çok önemli. Türün dünya popülasyon sayısı hala yüzlerle ifade edilen çok alt limitlerde olmasına karşın son yıllarda az da olsa bir toparlanma görülmesi sevindirici. 2020 de dünya popülasyonu yaklaşık 750-800 birey diyebiliriz. Bu da SAD-AFAG olarak 33 senelik yılmadan süren çabalarımızın boşa gitmediğini göstermesi bakımından moral ve güç veren bir gelişme.


Akdeniz foku (Monachus monachus) dünya dağılımı ve popülasyonu.

SAD-AFAG

Genç Akdeniz foku Yeşim.

Aliağa da SAD-AFAG tarafından 2004 senesinde kıyıda hasta bulundu.

İlk yardım müdahalesi ve ilaç desteği ile denizlere geri döndü.

SAD-AFAG


Akdeniz fokunun özellikleri


Nesli tehlikede olan en önemli canlı türlerinden biri olan Akdeniz foku yavruları 90-100 cm. boyunda ve yaklaşık 20 kg. olarak doğar. Tüm vücudu havlı, parlak uzun siyah tüylerle kaplı olan yavru Akdeniz foklarının karınlarında 20-30 cm. çapında keskin hatlarla ayrılı beyaz bir leke yer alır. İki aylık olunca tüylerini değiştirmeye başlayan yavru, uzun bebeklik tüylerinden kurtularak daha kısa ve parlak gri tüylere kavuşur. Yüzerken suyun üzerinde görünen kocaman kafaları, uzun bıyıkları ve iri kömür karası gözleri hemen göze çarpar. Akdeniz fokları, yetişkin olduklarında 2,2 ile 3 metre boya ve yaklaşık 300 kg. hatta daha fazla ağırlığa ulaşır. Erkek Akdeniz fokları siyaha yakın koyu kahverengi tüyleri ve karınlarındaki büyükçe beyaz bir lekeyle, dişiler ise sırtlarında açık veya koyu gri, karın bölgesi olduğu gibi beyaza yakın çok açık renkleri ile ayırt edilebiliyor.


Vücudunun iki yanında ön yüzgeçleri, arkada ise iki parça halinde arka yüzgeçleri bulunan Akdeniz fokları, diğer yüzgeçayaklılara göre bir sığ su dalıcısı olarak tanınır. Normalde 200 metreye kadar dalabilen Akdeniz foklarının 300 metre ve daha sonra 400 metreye kadar indikleri anlaşıldı. Genelde 5-10 dakikalık dalışlar yapar ve nefes almak üzere tekrar yüzeye çıkar. Ancak arazi çalışmalarımızda bu dalış sürelerinin rahatlıkla 15 dakikalara kadar çıktığını gördük. Tüm yüzgeçayaklılar gibi etobur olan Akdeniz foku, dalarak sualtında yakaladığı balık, ahtapot ve ıstakoz gibi canlılarla beslenir. Sualtında yakaladığı avını yemek için su üstüne çıkar ve av büyükse başını hızla sağa sola sallayarak parçalar. Kopardığı parçayı yedikten sonra savrulan diğer parçayı yakalamak için tekrar dalar ve avını bitirene kadar aynı hareketi tekrar eder.


Diğer yüzgeçayaklı türlerine göre daha asosyal bir yaşantısı olan Akdeniz fokları, genellikle yalnız dolaşır ve nadiren birlikte görülür. Sayıları çok azaldığı için gözlenmeleri de güçleşen ve davranışları hakkında çok net bilgiler bulunmayan Akdeniz foklarının zaman zaman 3 veya 4 foka varan gruplar halinde gözlemlendiği olmaktadır. Yetişkin erkek Akdeniz fokları belirledikleri bir bölgede genellikle tüm yaşamlarını geçirir. Erkeklere göre daha gezgin olan yetişkin dişilerse yavrulama dönemlerinde üreme mağaralarının yakın çevresinden ayrılmazlar.


Akdeniz fokları, yaşamlarının büyük bölümünü denizde geçirmelerine, denizde avlanmalarına ve denizde çiftleşmelerine rağmen, doğurmak, yavruya bakmak ve uyumak için karaya bağlı bir yaşam sürdüren ilginç bir canlı. Kıyı tipleri arasında birincil yaşam alanlarını, ıssız, yapılaşmamış ve içinde mağaralar olan kayalık kıyılar oluşturur. Akdeniz fokları, iri vücutlarıyla orantılı olarak geniş yaşam alanlarına ihtiyaç duyarlar. Akdeniz fokları, özellikle de yavrularını doğurmak ve büyütmek için sessiz ve tenha kayalık kıyılara ve buralardaki kıyı mağaralarına gereksinim duyar. Hem denizlere hem ıssız karalara bağımlı olduğu için, türün korunması bakımından, doğallığını koruyan sessiz sakin kıyıların korunması hayati önem taşır.


Çiftleşme dönemlerinde uzun mesafeler kat ederek erkek fokların yanına geldiği tahmin edilen dişi Akdeniz fokları, ilk yavrularını 4-5 yaşında doğurur. Genellikle de iki yılda bir, 10-11 aylık bir hamilelik döneminden sonra her zaman tek bir yavru doğurur. Dolayısı ile Akdeniz foku üreme hızı düşük bir memeli. Doğum yapabilmek için, dalgaların erişemeyeceği genişlikte çakıllı bir plaj veya kayalık bir platformu olan, uzak ve ıssız bir kıyı mağarasına ihtiyaç duyan dişi Akdeniz foku, doğum yapmaya uygun bir kıyı mağarası bulduğunda yavrusunu doğurmak için buraya gelir. Yavru fok dünyaya geldikten sonra, 4 hatta 5 ay boyunca doğduğu mağarada annesi tarafından sütle beslenir. Yavru Akdeniz foku, ilk beslenme deneyimlerini ıssız kayalık kıyılarda önce annesiyle sonra yalnız edinir. Bu yüzden, günümüzde kıyılardaki yapılaşmalar ve yeni yol açmalar türün devamını tehlikeye sokan en önemli neden olarak karşımızdadır.


Akdeniz fokları bugün yeryüzünde üreyen popülasyonlar anlamında sadece 4 bölgede; Yunanistan, Türkiye, Moritanya ve Madeira Adaları’nda yaşıyor. Karadeniz hariç Türkiye kıyıları 100 civarında Akdeniz foku nüfusuyla türün korunmasında en önemli coğrafyalardan biri. 1950’lerde İstanbul Boğazı’nda bile görülen Akdeniz foklarından birini bugün görmek için haftalar hatta aylarca beklemek gerekebiliyor. Sadece bir insan ömrü süresinde yok olma sınırına gelen ve doğal düşmanı olmayan bu nadir tür, tahripkar ve sınır tanımayan insan faaliyetleri yüzünden ya azalıyor ya da sayıları arzu edilen düzeyin üzerine bir türlü çıkamıyor.


Öksüz Akdeniz foku Uzay, Mersin Aydıncık’ta 2011 senesinde sahilde bulundu. SAD-AFAG tarafından ilk yardımı yapılarak yakındaki üreme mağarası civarında denize geri salındı. Cem Orkun Kıraç SAD-AFAG

Bakir kıyılar Akdeniz fokunun en önemli yaşam alanları. Bozulmaları türe yönelik en büyük tehdit. Mersin Aydıncık. Cem Orkun Kıraç SAD-AFAG

Öksüz Akdeniz foku Uzay, Mersin Aydıncık’ta 2011 senesinde sahilde bulundu. SAD-AFAG tarafından ilk yardımı yapılarak yakındaki üreme mağarası civarında denize geri salındı.

Cem Orkun Kıraç SAD-AFAG

Bakir kıyılar Akdeniz fokunun en önemli yaşam alanları. Bozulmaları türe yönelik en büyük tehdit. Mersin Aydıncık.

Cem Orkun Kıraç SAD-AFAG


Akdeniz foku neden yok oluyor!


Antik Roma ve Yunan yazıtlarından, binlerce yıl öncesinde bile kürkü, eti ve yağı için avlandığını anladığımız Akdeniz fokları, o dönemde insanların hedefi durumundaydı. Bugün yok olma nedenlerinin başında ise, bakir kıyılarda açılan yollar, yılın büyük bölümünde bomboş kalan yazlık siteler ve ıssız koyların bir bir turizme açılması geliyor. Neden yok oluyor sorusunun cevabı günümüzde, sanıldığı gibi “balıkçıların öldürmesi” değil. Bu nadir türün yok olmasında birinci neden kıyılardaki betonlaşma ve yeni yolların açılması sonucu kıyı habitat tahribatı.


Kısa başlıklar halinde değinmek gerekirse; birinci faktör yaşam alanlarının tahrip olması ve canlıların üreyecek alan bulamaması, ikinci olarak yavru Akdeniz foklarının bırakma ağlarına takılarak boğulmaları. Daha sonra bazı dalış okullarının turist dalıcıları ve bilinçsiz bazı dalgıçların fok mağaralarına yaptıkları dalışlar gelir. Artık gittikçe azalan son faktör ise fokların ağlarına zarar verdiği gerekçesiyle kasıtlı olarak öldürülmeleri geliyor. Aşırı ve yasadışı balık avcılığı ile deniz kirliliği de karşımıza çıkan sorunlar arasında.


Bu nedenlerle dünyadaki dağılım alanları ve nüfusları hızla azalan Akdeniz fokları, Akdeniz’de 1940'lar dan sonra gerçek bir fok kolonisi özelliği olan birlikte yaşamak yerine insan baskısı nedeniyle artık tek tek dolaşmak ve yaşamak zorunda kalıyor. Dünyada birbirinden kopuk iki bölgede, doğu Atlantik kıyıları ve Akdeniz’de yaşama savaşı veren Akdeniz foklarının büyük bölümü Ege Denizi’nde bulunuyor. Bu da türün korunmasında en büyük rolü Ege Denizi üzerinden komşu olan iki ülkenin, Yunanistan ve Türkiye’nin üstlenmesini gerekli kılıyor.


Dünyadaki 4 ülkeden biri olması, bu türün korunmasında Türkiye’ye çok önemli görevler yüklüyor. Akdeniz fokları, Türkiye kıyılarında belli bölgelerde yoğunlaşıyorlar; Marmara’da; Marmara Adaları ve Mola Adaları ile Kapıdağ kuzey sahilleri ve Karabiga batısı kıyılar, Ege’de; Gelibolu Yarımadası’nın Ege kıyıları ile Behramkale arası ve Yeni Foça ile Datça arası kıyılar, Akdeniz’de; Datça ile Kemer arasında, Alanya ile Taşucu arasında ve Hatay Samandağ ile Suriye sınırı arasında kalan sahiller Akdeniz foklarının var olma mücadelesini sürdürdüğü bölgeler. Sahillerimizde Akdeniz foku ölümleri olduğu gibi yavrulamalar da gözleniyor.


Akdeniz foku yaşam alanı; el değmemiş ve insan faaliyetlerinden uzak kalabilmiş kıyılar.

Karaburun Yarımadası batı kıyıları, İzmir.

Cem Orkun Kıraç

SAD-AFAG

Yavru fok Badem Foça’da rehabilitasyon merkezinde canlı balık yakalamayı öğreniyor.

Cem Orkun Kıraç

SAD-AFAG


Akdeniz fokunu korumak, Akdeniz’i korumaktır


1987 Eylül ayında ODTÜ Sualtı Topluluğu çatısı altında öncü olarak Gökhan Türe, Cem Kıraç, Yalçın Savaş ve Fatih Tunalı ile çalışmalarına başlayan ardından Elvan Yurdun, Ozan Veryeri, Harun Güçlüsoy ve İlksen Dinçer ile adını sayamayacağımız kadar çok dalıcı ve deniz dostlarının katılımıyla güçlenen Akdeniz Foku Araştırma Grubu AFAG, türün korunmasında yoğun ve etkin çalışmalarını 33 yıldır aralıksız sürdürüyor. 1993 yılında WWF International tarafından sağlanan maddi destekle Foça’da başlatılan ve 2004’e kadar devam eden proje ülkemizdeki ilk uzun soluklu deniz koruma projesi oldu. Bunun yanında daha sonraları pek çok kısa ve orta vadeli projeye de imza atıldı. AFAG, 1994’de kurulan Sualtı Araştırmaları Derneği SAD bünyesinde Avrupa’nın en nadir memeli türü olan Akdeniz fokunun kıyılarımızda habitatları ile birlikte korunması çalışmalarını halen devam ettiriyor. Akdeniz fokunun yaşam alanlarını ve besin kaynaklarını korumayı ve ayrıca balıkçılarla foklar arasında olası rekabeti en aza indirgeyerek kasti ölümleri önlemeyi misyon edinmiştir. SAD-AFAG, çoğunluğu dalıcılardan oluşan uzman ekibi ile bu çalışmaları sorumlu resmi kurumlarla koordinasyon içinde ulusal ve uluslararası farklı doğa koruma kuruluşlarının desteğini de alarak yürütüyor.


Başlangıçta bu sloganla yola çıkan SAD-AFAG; bilimsel araştırmaların yanı sıra, koruma stratejilerinin oluşturulması, gerekli yasal düzenlemelerin yapılması için resmi girişimlerin tamamlanması, koruma alanlarının akılcı ve sürdürülebilir yönetimi için planlar yapılması, kamuoyunun bilinçlendirilmesi için eğitimler verilmesi gibi çalışmalar yapıyor. SAD-AFAG girişimleriyle Foça Adaları çevresi ve Bodrum Yarımadası’nın kuzey batı kıyıları balıkçılık düzenleme bölgesi ilan edilirken, İzmir Mordoğan’daki Ayıbalığı dar mevki balıkçılığa tamamen kapalı deniz koruma alanı ilan edildi. Akdeniz fokları için önemli yaşam alanları olan Foça Orak Adası Siren Kayalıkları ise küçük balıkçılar tarafından yapılan avlanma dışında endüstriyel balıkçılığa kapatıldı, Siren kayalıklarına insan çıkışı yasaklandı. Ayrıca, foklar tarafından kullanılan mağaralara dalış ve girişlerin yasaklanması; Ayvalık, Foça ve Bodrum Adaları çevresinde, büyük gemilerle, tehlikeli madde taşıyan her tür deniz taşıtının kıyı seyrini düzenleyen bir kural oluşturulması; Gökova, Mordoğan ve Bozyazı’da küçük balıkçılığa kapalı alanların ilan ettirilmesi; bazı önemli fok yaşam alanlarının sportif dalışa kapatılması; Ege ve Akdeniz kıyılarımızın önemli bir kesiminde trata ve ığrıp (kıyı sürütme takımları) ile su ürünleri avcılığının yasaklanması ve Türkiye’nin ilk yerel sivil deniz denetim sisteminin Foça’da kurulması da SAD-AFAG başardıkları arasında.


Akdeniz foku temiz Akdeniz ekosisteminin en önemli göstergelerinden bir tanesi. Bir bölgede, belli kıyılarda Akdeniz foku yaşıyorsa, bilelim ki orası hala tertemiz bir doğaya sahip, denizinde balık vardır, geleneksel balıkçılar geçimlerini sağlıyordur, aşırı betonlaşma yoktur, büyük turizm baskısı yoktur ve kıyılar dejenere olmamıştır. O bakımdan Akdeniz fokunun korunması aslında Akdeniz’in sağlıklı ekosisteme sahip olarak varlığını sürdürmesine yardımcı olmamız anlamına gelir.


Yavru fok 4 aydan fazla bakımın ardından SAD-AFAG, Sahil Güvenlik desteği ve ana sponsor Mustafa Koç ve ailesinin katılımı ile Datça Yarımadası Knidos burnu yakınlarında başarıyla doğaya geri salındı.

Cem Orkun Kıraç

SAD-AFAG

Yavru fok Badem salındığında artık genç bir Akdeniz foku idi.

28 Nisan 2007’de Akdeniz’in serin sularına bırakıldığında bu Türkiye’de ilk defa başarılan bir deneyimdi.

Cem Orkun Kıraç

SAD-AFAG


Türkiye Akdeniz fokunu Badem’le tanıdı


Yavru Akdeniz foku Badem, 2006 yılının Aralık ayında, Didim’de, bilinen tüm mağaralardan ve Akdeniz foklarının doğal yaşam alanlarından onlarca kilometre uzakta açık bir kumsalda bulundu. Annesinden zamanından önce koptuğu, 5 ila 7 gündür süt emmediği tahmin edilen Badem’in vücudu büyük oranda su kaybetmişti. Bir yavru için çok uzun süre aç kalan yarı baygın haldeki yavru fokun, orada bakılarak doğada bırakılması halinde yaşam mücadelesini kazanmasına olanak olmadığına karar veren SAD-AFAG ekibi, acil müdahalenin ve takiben uzun süreli bakımın yapılabilmesi için Badem’i Foça’ya getirdi. İş insanı Mustafa Koç’un sponsorluk yapması ile, Foça Belediyesi bu beklenmedik misafirin –ve aynı durumda bulunabilecek diğer Akdeniz foklarının- hayatta kalabilmesi için gereksinim duyduğu rehabilitasyon merkezinin kurulması için harekete geçti. Bu amaçla kurulmuş fok rehabilitasyon merkezi bu konuda ülkemizde tek. Foça Belediyesi, Hollanda merkezli Lenie’t Hart Zeehondencreche Hollanda Fok Hastanesi ve SAD-AFAG işbirliği ile veterinerler, baş bakıcı ve deniz biyoloğu dahil yaklaşık 15 kişiden oluşan ekibin 5 ay boyunca bakımını üstlendiği Badem, 28 Nisan 2007 günü Orman Bakanının da yer aldığı kalabalık bir grup tarafından Foça’dan buruk bir sevinçle uğurlandı. Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın çok önemli ulaştırma desteği ile Gökova körfezinde, doğal ortamına geri salınan Badem, Türkiye’de uzun süre rehabilite edildikten sonra doğaya salınan ilk Akdeniz foku oldu.


Moritanya ve Yunanistan’dan sonra hasta, yaralı ve öksüz bir foku kurtararak, bakımını yapan ve doğal ortamlarına geri bırakan üçüncü ülke olan Türkiye’de gündeme yerleşen Badem, ilk örnek olmanın yarattığı toplumsal merakla da başa çıkmak zorunda kaldı. Daha önceki kurtarma örneklerinde, bakıldıktan sonra doğal ortamına salınan yavru fokların insanlara yakınlık göstermeye ve bir süre insan yerleşimlerine yakın yaşamaya devam ettiği, ancak bir ya da iki yıl sonunda doğal ortamına geri döndüğü gözlemlenmişti. Badem yabani özelliklerini gösteren bir canlı olsa da, kıyılarda karşılaştığı insanlarla istenmese de yakınlaştı. Yaşanan birçok ilginç hikaye birçok unutulmaz anı bıraktı. Bunlar da Badem’in basında daha da sık yer almasına neden oldu. 3 boyutlu ve canlı tanıtım aracı gibi işlev gören Badem Türkiye’de insanlara ve tüm kamuoyuna hem bu nadir türün varlığını gösterdi hem de bu canlının esas yok olma nedeninin yaşam alanları olan bakir kıyıların yok edilmesi olduğunu öğretti. Badem tek başına birçok kurumun, STK’nın ve bilim adamının yapabileceğinden çok daha fazlasını yaptı. Yani önce insanlara alışmış olmasına üzülmemize karşın sonra bunda beklediğimizden öte bir hayır olduğunu gördük.


SAD-AFAG araştırmacısı saha araştırmasında.

Fok habitatlarını özellikle kıyı mağaralarını rahatsızlık vermeden incelemek ayrı bir uzmanlık gerektiriyor.

Cem Orkun Kıraç

SAD-AFAG

Dişi Akdeniz foku “Serpil” ülkemizde Akdeniz’in henüz bozulmamış kıyılarında özgürce geziniyor.

Akdeniz fokları sağlıklı Akdeniz’in iyi birer göstergesi.

Yeşilovacık, Mersin.

Cem Orkun Kıraç

SAD-AFAG


Son söz


Akdeniz fokunu korumanın ön şartı ve ilk adımı yaşam alanlarını korumaktır. Habitatı korumayı başaramayan ülkeler, denizlerin pırlantası olan Akdeniz fokunu kaybettiler!.. İspanya, Fransa, Monako, İtalya, Suriye, Lübnan, İsrail, Fas ve Mısır bu ülkelere örnek.


Eğer Türkiye bu nadir memelisini korumak istiyorsa, sadece tür korumak anlayışı yerine deniz ve kıyı ekosistemlerini bir bütün olarak korumak, en önemlisi kıyı habitat tahribatının önüne geçme anlayışını benimsemek gerekiyor.


Akdeniz foku ise önemli ve güzel bir sembol. Asıl olan; kalan kıyı yaşam alanlarının parçalanmadan korunmaları…


Akdeniz fokları ve SAD-AFAG’ın somut eylemleri hakkında daha ayrıntılı bilgi için www.sadafag.org ve Concrete Achievements


Instagram @sadafag1987


Akdeniz foku habitatı el değmemiş, bakir kıyılardan oluşur.

Bu kıyılarda uygun mağaraların varlığı ile denizde yeterli balık stoklarının bulunması ve kıyılarda insan rahatsızlığı olmaması en önemli koşullardır.

Foça Hayırsız Ada.

Cem Orkun Kıraç

SAD-AFAG

Akdeniz foklarının kıyılarımızda azalma nedenleri arasında, habitat parçalanması, aşırı yapılaşma ve bakir koylara yollar açılması en önemli neden olarak karşımızda.

Cem Orkun Kıraç

SAD-AFAG


Kıyı mağaraları Akdeniz foklarının üreme alanı ve tür için bir nevi yatak odası.

Mevzuattaki dalış yasağına rağmen dalış firmaları, gezi tekneleri veya belgeselciler -bilerek veya bilmeyerek- ve hatta bazı korumacı dernekler(!) Akdeniz foku mağaralarına girebiliyor ve ciddi rahatsızlık veriyor.

Bu tacizlerle türün kıyılarımızda tutunma ve üreme başarısını düşüyor.

Fatih Tunalı

SAD-AFAG

Destekleriniz için teşekkürler